Step 4: THY Akademi Kurul (İK) Mülakatı

Müstakbel Kaptan tarafından tarihinde yayınlandı

THY A.O. tüm kurul veya insan kaynakları mülakatını işe alım sürecinin sonunda adaylara uygular fakat akademi ilanı için bu durum son bir kaç yıldır farklıydı. Sebebi tabii ki tahmin edeceğiniz üzere DLR işbirliği. DLR2nin kalkmasıyla 2018 yılında tekrar bir düzenleme geldi ve Kurul Mülakatı en son yapılmaya başlandı. Şuan güncel mülakat süreci CRM ile başlar ve Kurul Mülakatı ile son bulur.


GISAD

Bayanlar, baylar ve sevgili çocuklar -müstakbel- kaptanınız konuşuyor…

THY II. Pilot Aday Adayı sürecindeki mülakat aşamalarından biri olan kurul mülakatından bahsedeceğim. Bu süreç öncesinde DLR1, Evrak teslimi ve IELTS/TOEFL süreci mevcut. İlgili yazıları incelemek isterseniz:

Adım 1: Yabancı Dil
Adım 2: Evrak Teslimi Yazısı
Adım 3: DLR1 Süreci Yazısı

Nedir bu mülakat? Ne görmek istiyorlar? Ne tavsiye edilebilir biz adaylara?
Mülakat, evrak tesliminin yapıldığı gün belki de önünden geçtiğiniz yahut evraklarınızı düzenlediğiniz devasa bir masada yapılıyor. 2 farklı oda kullanılıyor mülakatlar için. Kurul mülakatı denilmesinin sebebi bu masanın bir tarafında biz adaylar otururken diğer tarafta 3 veya 4 kişilik bir kurulun varoluşudur. Bu bahsettiğimiz kurulda bir insan kaynakları görevlisi (genelde mülakatı yöneten kişi), bir kaptan pilot ve bir de psikolog bulunuyor. 4. kişi olursa aktif bir rolü olmuyor dışarıdan incelemesini gerçekleştiriyor. Soru cevap şeklinde gerçekleşen bu mülakat esnasında tabii kurul notlar alarak biz adayların analizlerini yapmaya çalışıyorlar. Gayet profesyonel ve kurumsal bir kimlikle karşınızda duran bu görevliler aynı zamanda (Genelde) samimi bir ortam yaratmaya çalışıyorlar.

Tabii bu kurulun gayesi biz adaylarda birşeyler keşfetmeye çalışmak. Nedir bu ‘bir şeyler’ konusuna gelmeden önce belirtmek isterim ki, hepsi çok tecrübeliler ve çok zekice oyunlar oynayabiliyorlar.

Tahmin ettiğimiz gibi bir pilotun sahip olması gereken başlıca özellikleri zaten tüm mülakat esnasında analiz etmeye çalışıyorlar aday üzerinde. Durumsal farkındalık, soğukkanlılık, risk yönetimi, karar verme becerileri gibi özelliklerinin uygunluğu önemli.

İK görevlisi mülakatı yönetirken kişinin şirket hakkında bilgilerini ölçmeye çalışıyor genelde ve bazı kişilik sorularıyla işi psikoloğa paslıyor. Ardından kaptan pilotun sorularıyla adayın analizinin büyük bir kısmı tamamlanıyor ve varsa son sorular yöneltilip aday uğurlanıyor.

Nedir bu sorular? Bu konuda çok fazla araştırmam ve bilgim olmasına rağmen sizlerle direkt olarak bu soruları paylaşmamın etik olduğunu düşünmüyorum ve bu yüzden paylaşmayacağım maalesef. Fakat direkt olarak bu soruları arayıp bir arşiv oluşturup cevaplamaya başlamak gibi bir fikriniz varsa doğru yolda olmadığınızı tüm tecrübelerime dayanarak söylemek isterim. Çünkü bunu çok kolay anlıyorlar. Hazırlanmış cevapları duymaya başladıklarında ‘GERÇEK’ sizi keşfedebilmek için çok daha detaylı sorulara yöneliyorlar ve adayı zorlamaya başlıyor. Tam da bu arada eğer stres yönetiminiz iyi değilse bir anda ‘Evde sorulara cevap hazırlama’ tekniği dezavantaja dönüşüyor biz adaylar için. Tabiiki başlıca sorulara bazı mantıklı yollar çizmeliyiz kafamızda. En azından onlara ifade edilebilecek forma çevirmeliyiz önceden. Örneğin; “Neden pilotluk?”, “Kariyerinden neden vazgeçiyorsun?”, “Zayıf noktaların neler? Bunları geliştirmek için ne yaptın?” gibi ana sorulara karşı tabii ki hazırlıklı olmalıyız. Bu sorular bir çok şirketin işe alım sürecinde mülakatlarında kullandıkları sorular zaten.

Şirket hakkında bilginizi test ederlerken, THY’nin kabaca tarihini, kuruluş zamanlarını, başlıca kazalarını, iştiraklerini, filosunu, yönetim kurulunu, güncel haberlerini bilip bilmediğinize bakıyor olacaklardır. Havacılık hakkında genel bilgiye sahip olmak, TR’de ve Dünyada havacılık konusundaki son gelişmeleri biliyor olmakta fayda var.

Kişilik özelliklerimizin uygunluğunu test ederken biraz derine inebiliyorlar. Çünkü onların karşısında herhangi bir lisans eğitimini tamamlamış 2017 sonlarında ilandaki güncelleme ile artık ingilizce konusunda da kendisini çok fazla ıspatlamamış (henüz) ve aslında kalifiye olduğunu henüz belirtememiş, yetenek sınavında başarılı olmuş bir adayız sadece. “Eğitimi başarıyla tamamlayabilecek mi?”, “Bizim gibi bir dünya devinin prestijine zarar vermeyecek bir personel olabilecek mi?”, “Yaklaşık 8-10 sene sonra sorumlu kaptan pilot olup koca bir ekibin liderliğini yaparak tonlarca ağırlıktaki milyonlarca dolar değerindeki metal yığınının tüm sorumluluğunu üstlenebilecek mi?” gibi sorulara cevap bulmaya çalışıyorlar. “Pilot olabilecek biri mi var orada?”tam da bunun kararını son kez olmak üzere şirketçe vermek zorundalar. Dolayısıyla bizlerin, stres yönetimini, karar verme sürecindeki becerilerimizi, iletişim becerilerimizi, oturuşumuzu kalkışımızı, liderlik vasfına sahip olup olmadığımızı, takım çalışmasına yatkınlığımızı, kararlılığımızı, kendinden emin tavırlarımızı, kendimize güvenimizi, soğukkanlılığımızı, aceleci tavırlardan uzak duruşumuzu, durumsal farkındalığımızı kontrol etmeleri gerekiyor. Bunu gerek direkt olarak sorular ve cevaplarıyla yapıyorlar gerekse küçük oyunlar oynayarak dolaylı olarak analiz ediyorlar. Önceki hayatınızda yaptıklarımız, kişisel gelişiminiz için attığımız adımlar, kendimizi keşfetmek için uğraşlarımız, hatalarımız ve çıkardığımız dersler onların ilgi alanına giriyor ve ayrıca bunları nasıl ifade edebildiğimiz. “Arkadaşların seni nasıl tanımlar?”, “Kendinde neyi eksik görüyorsun?”, “Hiç hata yaptın mı?”, “Stresli karar verdiğin bir anını anlatır mısın?” gibi sorularla karşılaşabiliyoruz. Aslında bu konudaki daha detaylı analiz kurul mülakatından sonraki CRM sürecinde(DLR2 ve İ.Ü. süreçlerinde) yapılacak olsa da insan kaynakları departmanı da bir ön analiz yapmayı tercih ediyor.

Teknik bilginizi test ederken aslında görmek istedikleri motivasyonunuz diye düşünüyorum ben. Bir havacılık eğitimi almış olmak gibi bir zorunluluğumuz yok başvuru koşullarında. Yani havacılık ile alakası olmayan herhangi birisi bir uçağın veya onu uçurmanın teknik detaylarını bilmek zorunda değildir ve bundan sorumlu tutulamaz fakat ben pilot olmak istiyorum diyen biri de bunları hiç merak etmemiş olamaz. Şahsi fikrim özellikle mühendislerden bir miktar bilgi birikimi bekliyor olduklarıdır. Bu noktada; uçağın uçma prensipleri, uçağa etki eden kuvvetler, kokpit ekipmanları, kokpitteki görev dağılımı, kokpitteki doğru iletişim, başlıca uçakların sınıflandırılması ve modeller arasındaki farklar gibi bilgiler hakkında fikir sahibi olmak gerek. En önemlisi ile asla ve asla “BİLMİYORUM” kelimesinin de bir cevap olduğunu unutmamak. Bir pilotun bilmediği bir konu hakkında biliyormuş gibi yapması, emin olmadığı bir konu hakkında fikir beyan etmesi hayati sonuçlar doğurabilir. Hele ki bunun test edildiği bir ortamda tolerans sıfıra yakındır maalesef ki. Hatta bilmiyorum diye olumsuz gibi gözüken bir cevap verdikten hemen sonra toparlayıcı bir şeyler söyleyebiliriz. Nereden öğreneceğimizi biliyor olduğumuzu, neden bilmiyor olduğumuzu, alacağımız eğitimdeki öğreneceklerimizin esas olduğunu belirtmek mantıklı olabilir. Bu yüzden bir çok arkadaşımın teknik sorulardan çok korktuğuna şahit oldum ve kesinlikle korkmamaları gerektiğini hatta mülakatın bence en az kale alınan kısmı olduğunu kendilerine hep hatırlatmaya çalıştım.

‘Bilmiyorum’ konusu açılmışken, bu kelimeyi söyleyebilme yetinizi nasıl ölçtüklerini örneklemek isterim. Ben mühendislik mezunuyum ve bunu teyit ederek başladılar küçük oyuna. Termodinamik dersinin müfredatımızda olduğunu hatırlattı ardından kurul. Onayladım. O an sebebi anlaşılamayabiliyor anlık olarak fakat sesli bir şekilde hepsini onaylıyor ve tasdik ediyorsun onların karşısında ve eğer gerekirse tabii ki iyi bir eğitim hayatı geçirdiğimi, bilgi birikimim olduğunu ıspatlamak zorunda olacağımı düşünüyorum hemen. Hemen peşinden şu soru geliyor, “Sıcak havanın jet motorlarına olan etkisini açıklar mısın bize?”. Ben gayet teknik sorulara “bilmiyorum deyip” geçerim diye planlamışken kendimi bir anda bu soruya cevap vermem gerekiyormuş gibi hissediyorum aniden ve doğru bilgiyi hatırlamıyor olmama rağmen bunu hiç umursamadan bir şeyler söylemeye kalkışıyorum. Jet motorun soğuk ve kuru havada en iyi performansı vereceğini söylüyorum. Tabii bir kaç “Neden?” sorusundan sonra “İyi de biz sana ne sorduk sen ne anlatıyosun”a geliyor mevzu. Burada ki yanlış, sorulan soruyu önce analiz edip üzerine düşünüp sonra cevap vermek yerine hemen aceleyle bir şeyler söylemiş olmak. Şuanki tecrübemle söylemeliyim ki BENCE “Efendim termodinamik dersimizde bu bilgiyi öğrenmiş olsak ta şu an hatırlayamıyorum. Üniversite eğitimimizin 2. senesinde bu dersi aldığımızı düşünürsek üzerinden uzunca bir vakit geçti dolayısıyla, BİLMİYORUM” daha mantıklı bir cevap olabilirdi. Ama öncesinde oynadıkları oyun işe yaradı ve gardımı indirmeme sebep oldu. Toparlayacak olursak bilmiyorum demekten çekinmemeliyiz bu sorularda. Hem belki hiç bir şey bilmeyen kişiyi alıp baştan aşağı kendileri eğitmek istiyorlardır. Sonuçta içi dolu bardağı değil de boş bardağı alıp doldurmak istiyor olabilirler değil mi?

Bir diğer küçük dikkat oyununa örnek vererek devam edeyim. “Zayıf noktaların neler?” sorusuna cevap alıp bir kaç detay öğrendikten sonra “Pekiii. Bu konudaki son sorumuz şu. Bugün, 21/09/2017 tarihinde bu zayıf noktalarına artık sahip olmadığını düşünüyor musun?” sorusu yöneltiliyor. Bu soruyu duyduğunuzda otomatik olarak bu zayıf noktalara artık sahip olmadığınızı ıspatlamanız gerektiğine odaklanıyorsunuz ama orada küçük bir oyun var. Bugünün tarihi 21/09/2017 değil! Bir diğer örneğimiz işe şöyle, “İlk uçuşunu anlatır mısın?” sorusuna aldıkları “llk uçuşum bir uçakta yolcu olaraktı. Pegasus havayollarının bir uçuşuydu ve …. gidiyordum” cevaptan sonra “Uçağın modelini hatırlıyor musun?” sorusu geldi. “Evet” dedim. “Neydi peki? Boeing 777 miydi yoksa A330 muydu?” sorusu geldi. Psikolojik olarak heyecan ya da strese yenik düşersek sanki bu iki modelden birini seçmemiz gerekiyormuş gibi hissedebiliriz kendimizi ama aslında Pegasus Hava Yolları’nın filosunda o iki uçakta yok. BENCE doğru cevap “Hayır, onlar geniş gövde uçaklar ve Pegasus’un filosunda geniş gövde uçak olmadığını biliyorum. Boeing 737 modeliydi.” olmalı. Hemen ardından gelecek olan soru tahmin edeceğimiz gibi “Nereden anlarız 737 olduğunu?” olacaktır. Hemen hemen ona benzer bir soru takip etmişti benim mülakatımı da. Lafı geçmişken bir diğer önemli husustan bahsedelim. Mülakatın yolunu bizler cevaplarımızla çiziyoruz. Eğer en son cevabımız ‘Hatırlayamıyorum’ olsaydı muhtemelen ardından gelecek olan soru da farklı olacaktı? “Nasıl yani pilot olmak istiyorsun ama bindiğin uçağın modeline hiç bakmadın mı? Hiç mi merak etmedin?” gibi baskı kurucu sorular olabilirdi. Çünkü hatırlayamadığımız için kendimizi kötü hissedebileceğimizin farkındalar ve bu küçük kıvılcımı hemen büyük bir psikolojik baskıya çevirmeye çalışıp bizleri deneyebiliyorlar. Halbuki tabii ki de BİR SEBEPTEN ÖTÜRÜ hatırlayamayabiliriz bu çok doğal olmalı. Dolayısıyla eğer yeterince rahat ve temiz bir mülakat geçirebilirsek bir sonraki soruyu vereceğimiz cevaba göre tahmin edebilir ve cevabımızı ona göre şekillendirebiliriz. Yahut cevaplarımızı çok fazla uzatmayıp, konunun dışına çıkmamızı engelleyebiliriz. Çünkü orada her soruya saatlerce cevap verip bildiğimiz her şeyi adet ‘kusmak’ istiyoruz bazen kendimizi kanıtlamak için biz adaylar.

Senaryo soruları olabilir bir de tabii kaptanımız tarafından. “Bir uçuşta tecrübesiz bir F/O sunuz. İniş için son yaklaşma yapıyorsunuz ama çok sis var ve siz pisti görmüyorsunuz. Kaptan bu rotada tecrübeli ve hep böyle indiğini iddaa edip, sıkıntı olmadığını ve inişe devam edeceğinizi söylüyor. Ne yaparsın?” Bu soruya verilebilecek bir çok cevap arasından en tehlikeli gördüğümü söyleyeyim. “Kaptanı iniş iptal etmek için ikna etmeye çalışırım!!!”. Bu cevabı biraz inceleyelim. Anadolu Kartalları filminden bir alıntı yaparak başlayalım. “Daha dur bakalım tırtıl! Sen ne zaman kozandan çıktın da kelebek oldun?”. Pisti görmedin diye inişi iptal etmek gerektiğini nereden biliyorsun? Pisti görmediğini nasıl farkettin? Pistin neresini görmüyorsun? Piste uzaklığınız nedir? Yerden yüksekliğiniz nedir? ILS ile mi iniyorsunuz? Yakıt durumu pas geçmeye müsait mi? İnişi iptal etmek diye birşey var mı? Hangi irtifaya kadar bu mümkün? Senin pisti görmemenin karar etkisi nedir? İkna etmen gerekiyor mu? Bu soruların hepsi yazılı ve kesin kural olarak işlenmiş ve standart prosedür kabul ediliyor. Senin henüz hiç bir şeyden haberin yokken(olmak zorunda da değil) neyin kararını veriyorsun. Resmi bir eğitimin yok daha ki resmi bir kaynağa erişmiş olma ihtimalin varsayılamaz. Tabii ki bu arada bu prosedürleri bilip bilmediğimizi değil de takım çalışmasına olan yatkınlığımızı, bilmiyorum diyebilmemizi, ikna kabiliyetimizi ölçmeye çalışıyorlar. Uçuş esnasında uçucu takım içerisinde hiyerarşik düzen kokpitte de geçerli olmasına rağmen, hiyerarşik düzenin en tepesinde KESİN olan kuralların olduğunu ve bu kuralların sorumlu kaptandan dahi daha önde geldiğini bilmek ve KESİN olan kuralları, prosedürleri takip etmek gerektiğinin bilinci bu soruya bir cevap oluşturmaya yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Bir diğer senaryo örneği ise şöyle. “Kaptan sigara içmek istiyor sen de fresh bir F/O sun. Sigara içmek yasak. Ne yaparsın?” Burada ikna kabiliyetimizi, üssümüze olan tavrımızı, çekinmeden tartışmaya giren bir yapımız olup olmadığını ölçmeye çalışıyorlar diye düşünüyorum. Bu noktada o sırada havada mıyız yoksa yerde miyiz sorusunun önemli olduğunu düşünüyorum. Takım arkadaşımızla olası tartışma içerisine gireceğimiz her durumda bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

Mülakat sürecinde benim farkettiğim şöyle bir durum var. Biz adaylardan, bir pilotun sahip olması gereken durumsal farkındalık, soğuk kanlılık, takım çalışması, risk yönetimi gibi özellikler ve iyi bir diksiyon, verimli bir eğitim geçmişi, psikolojik yeterlilik, iyi bir kişisel gelişim geçmişi isteniyor. Ayrıca tabii bu özellikler gibi ‘Kendini ifade etme’ konusunda iyi olmamız bekleniyor. Benim şöyle bir yorumum var bu noktada, eğer kendini ifade etmek konusunda iyi değilsen diğer bir çok özelliğini karşı tarafa aktaramayabilirsin ve sadece bir özelliğe sahip olmaman, bir çok özelliğe sahip değilmişsin gibi gösterir. Bu ciddi sorun çıkarabilecek bir nokta. Bin sene önce tüm teknolojinin formülünü biliyorsunuz ama dilsizsiniz ve kimseye anlatamıyorsunuz gibi bir durum oluyor bence. Kendini iyi pazarlamak demiyorum fakat. Bu ekstra bir yetenektir çünkü. Demek istediğim olması gerektiği kadar kendini ifade edebilmek. Tam bu noktada ‘İletişim Becerileri’nin önemi ortaya çıkıyor. İfade biçimi, diksiyon ve dilin kullanımı(İngilizce veya Türkçe). Yani diğer hususlarda tolerans var olsa dahi bu 3 noktada iyi olmak zorundayız.

Tabii bir de kendimizi iyi tanımamız ve geçmişimize hakim olmamız gerekiyor. Hayatımızda ki dönüm noktalarını, verdiğimiz kararları, yaptığımız hataları ve çıkardığımız dersleri iyi bilmemiz gerekiyor ve bunları kolayca hatırlayabilmemiz gerekiyor. Aslında ben bu noktada biraz haksızlık olduğunu düşünüyorum. Örneğin, kurul bizlerden daha önce yaşadığımız stresli bir anımızı anlatmamızı istiyor. Muhtemelen biz adayın stresli durumlara nasıl reaksiyon verip bu süreci nasıl kontrol ettiğini test etmek istiyor fakat aday stres yönetiminden ziyade bu noktada bir de çok iyi bir hafızaya sahip olması gerekiyor ayrıca işin içine doğru hikayeyi seçmekte ekleniyor burada. Belki o an hatırladığınız hikayeden çok daha etkileyici bir hikaye yaşadınız ama aklınıza gelmedi. Hatta hikayeyi nasıl anlattığı ve hangi noktalara değindiği de önemli olduğundan, kendini pazarlama konusunda becerilerini de sergilemek zorunda kalıyor. Eğer amaç bunları da ölçmek ve analiz etmek değilse stres yönetimini çok daha farklı yöntemlerle de test edebilir diye düşünüyorum. Adayın stres seviyesini çok rahat bir şekilde arttırabilir ve tepkilerini inceleyebilir. Tabii bu benim şahsi fikrim, kurulun tecrübesini hiçe saymamak gerek.

ICAO level (Uluslararası pilot İngilizce testleri) testlerini yapan İngiliz bir akademisyen hocamız bana şöyle bir şey söylemişti. “Pilotluk mülakatı esnasında bir durum vardır ki, bu olursa odanın dört bir yanında kırmızı alarmlar, sirenler çalar, odaya sis bulutu çöker. Bunun olmamasına dikkat et.” Bahsettiği durum mülakat odasında herhangi bir cümle içerisinde adayın ağzından çıkacak olan ‘PANİK’ kelimesi yahut daha kötüsü adayın panik haline girmesi. Bunun çok ciddi bir durum olduğunu bu şekilde özetlemişti kendisi. Elimizin titremesi, terlememiz, kızarmamız, kulaklarımızın kızarması gibi durumlar panik durumunda olduğumuzu göstermez yanlış anlaşılmasın. Yabancı bir havacılık psikoloğu sohbetimiz esnasında bu durum hakkında şöyle söylemişti. “Bahsettiğin tepkiler, biyolojik olarak vücudunun verdiği tepkilerdir. Stress seviyenin arttığını gösterir. Onların görmek istemediği şey bu değil, aksine görmek istediği şey bu durum yaşandıktan ne kadar süre sonra bundan kurtulabiliyorsun. Stres seviyenin artması mülakat esnasında gayet normal.” Dolayısıla böyle bir durumla karşılaştığımızda ilk hedefimiz bu durumun neden olduğunu, olmaması gerektiğini düşünmek değil, bu durumdan hemen sıyrılmaya çalışmak olmalıdır. Genellikle mülakatın ilk 3 dakikasında bu durumla karşılaşılıyor bildiğim kadarıyla. Ben de ilk dakikalarım da oldukça zorlanmıştım.

divan_otel

Divan Otel

Gelelim benim birinci mülakat gününe arkadaşlar. Mülakat merkezine, Yenibosna’da evrak teslimi yaptığımız binaya, yürüme mesafesinde olan Divan Otelde konakladım mülakattan önceki gece. Gayet hoş ve memnun edici bir konaklama deneyimiydi tavsiye ederim. Fakat resimlerdeki gibi yüksek bir bina olması sebebiyle, benim gibi ‘Ooo ben oradan Atatürk Havalimanını gören bir odaya yerleşirim. Krallar gibi motivasyon olur benim için’ diye düşünenlere üzücü bir haberim var. 3. kattan yukarısı rezidans olarak kullanılıyor ve ben otelin en üst katında 3. katta bir inşaatın manzarasında geçirdim gecemi. Belki ön tarafına konumlandırdıkları Cessna tipi eski bir uçak modeline bakan bir odaya yerleşebilirsiniz en fazla 🙂 Söyledikleri gibi sabah saat 9.00’da evrak tesliminde boy kilo ölçümünün yapıldığı odada bizi beklemeye aldılar. 6 kişiydik sabah grubu olarak yanlış hatırlamıyorsam öğleden sonra da 6 kişilik bir grup alınmış. Sabahki bizim 6 kişilik gruptan olumlu sonuç alan olmadı. Öğleden sonraki 6 kişilik gruptan da bir kişinin olumlu aldığını söyleyen arkadaşımız var fakat ben olumlu almış olan arkadaşımızı tanımıyorum. Kendisine tabii ki sürecin devamında başarılar diliyorum. Bizleri mülakata tek tek almadan önce bir İK görevlisi geldi gayet olumlu bir konuşma yaptı. Mülakat sürecinin değiştiğini bizlere bildirdi. Kurul Mülakatı-DLR2-İstanbul Üni olarak değiştirildiğini yani en sona 3. bir mülakat eklendiğini belirtti. Bu konuda şimdilik daha fazla detaya girmek istemiyorum. İK Görevlisi genel olarak, ‘Bizim size ihtiyacımız var bizlere pilot lazım’ gibi bir izlenim yaratmaya çalıştı. (Bu cümleyi de harfi harfine kurdu). Güzel bir motivasyon konuşması yaptı. İçerideki mülakatla alakası olduğunu söyleyenler var ilk izlenim orada oluşuyor vs gibi ama ben açıkçası pek inanmıyorum. Tabii her şey olabilir bilemeyiz. Soyismine göre sıraladılar bizleri sanırım ve iki farklı kurul vardı. Bizi ikişer ikişer alıyorlardı. Ben en son girdim. Benim mülakatım yaklaşık 40-45 dakika sürdü. Her aday alınmadan önce 10-15 dakikalık bir bekleyiş oluyordu. Bu sırada sanırsam kurul yeni gelecek olan aday için ön hazırlık yapıyor çünkü ben girdiğimde benim iş tecrübem olmadığını biliyorlardı. Sonrasında vakit geldi beni çağırdılar.

bekleyis

Bir adayın gözünden meraklı bekleyiş

Ben mülakat aşamasını hep gözümde küçültürdüm. Hatta DLR1den sonra mülakata çok takılmayıp direk DLR2 çalışmaya başlamıştım. DLR1 olumlu mailinden sonra zaten mülakat için sadece 6 gün süre vermişlerdi bana. Bu tür mülakatlarda uzman görüşleri olan tanıdıklarıma danışıp kendimi eğitmeye çalışacaktım mülakat öncesinde ama bunun için yeterli süreyi elde edemedim. Dolayısıyla mülakata çok fazla hazırlanamadım hatta yaptığım tek şey biryerlerden bulduğum 20 soruluk bir listedeki tüm soruları cevaplamaya çalışmaktı diyebilirim ve işte bildiğiniz gibi THY tarihini, filosunu öğrenmekti. Oralardan da soru gelmedi maalesef. 🙂

Toparlamak gerekirse, mülakatta öncelik sakin olmak ve kendini iyi ifade etmek. Bu ikisi, onların, biz adayların derinlerine kadar inebilmesini ve keşfetmesini sağlıyor. Gerçekten bizleri tanımaya çalıştıklarını, samimiyetleriyle hissettiriyorlar. Yine de üzerinizde ‘Bu ne saygısızlık yav!’ diyebileceğiniz kadar baskı kurmaya da çalışabilirler. Örneğin “Bence senden asla bir pilot olmaz. Şu CV’ye bak!” dediklerini iddia eden arkadaşlarımız var. Bunların hepsinin bir oyun olduğunu, gerçek fikirlerinin veya düşüncelerinin bunlar olmadığını unutmamalıyız. Çünkü gerçek düşüncelerini asla ve asla söylemiyorlar. ‘Ben merak ediyorum benim hakkımda ne düşündüğünüzü. Biraz bahseder misiniz?’ deseniz dahi kurallara uygun olmadığını ve bahsedemeyeceklerini söylüyorlar. Bizzat denenmiştir. Bir diğer husus, sorulan sorulara karşı muhakkak aceleci cevaplar vermeye çalışmamak. Yabancı bir kaptan pilot ile sohbetimiz esnasında kendisine “Bir pilot için en tehlikeli davranış sizce nedir?” diye sorduğumda söylediklerinden biri ‘Karar verirken aceleci davranmak’ olduğunu öğrenmiştim. Mülakat esnasında bize sorulan soruları biraz düşünüp, neden bunun sorulduğunu analiz edip sonrasında bir cevap hazırlamak mantıklı. Bunu TK mülakatlarımdan birinde bekleme odasına briefing için gelen İK görevlisi de tavsiye anlamında söylemişti. Son olarak eklemek istediğim şey, henüz bunu yapmadıysanız, mülakattan önce bir pilotla tanışıp sohbet etmiş olmanız size çok şey katacaktır emin olun.

Mülakat hazırlığı için kitap tavsiyesine ihtiyacınız olursa, Menderes Çakıcı – Havada Kalan Sorular, Cevdet Acarsoy – Sanal Pilot, Ali Genç – Yüksek İrtifa, Kerem Gök – Türk Sivil Havacılık Tarihine Damgasını Vuran Uçak Kazaları şiddetle tavsiyemdir ayrıca bilmeyenler için söylemek isterim ki Kerem Gök benimde takip ettiğim bir YouTube kanalına sahip ve havacılık hakkında dijital ortamda güzel bilgiler paylaşıyor kendisi, takip etmenizi öneririm.

Ayrıca THY bizleri, bu sürecin herhangi bir bölümünden olumsuz sonuç aldığımızda ikinciye şansımızı deneyebilmemiz için belli bir süre bekletiyor. Kurul mülakatı için bu süre 6 ay olarak belirlenmiş. Süreçteki olumsuzluklar ve re-test, ceza süreleri hakkında daha detaylı bilgi için ilgili yazımı inceleyebilirsiniz.

Aklınıza takılan her türlü soruyu mail yoluyla bana ulaştırabilirsiniz. Sorularınızı bilgim dahilinde cevaplamaktan, sohbet etmekten memnuniyet duyuyorum.

Asuman sevdası bir kez gönlüne düşmüş olan tüm kardeşlerim, arkadaşlarıma, bu yolda emer harcayan herkese süreçte başarılar diliyorum. Hepimizin hakkında hayırlısı olsun.

Saygılar, sevgiler,
-Müstakbel- Kaptanınız…

mustakbelkaptan@gmail.com
iletisim@mustakbelkaptan.com


3 yorum

Ayberk ATİK · 19 Haziran 2018 10:38 am tarihinde

Merhaba,

Yazınızı başından sonuna dek okudum. Tecrübelerinizi anlaşılır bir dil kullanarak ifade ettiğiniz ve detaylı bir şekilde aktardığınız için size teşekkür ediyorum. Umarım pilotluk mesleğini hakkıyla icra eder, sayısız başarılı uçuşlara imza atarsınız.

Saygılarımla,

Ayberk ATİK

erkan · 6 Temmuz 2018 4:21 pm tarihinde

Üstadım selamlar,

İK , psikolog ve kaptanın olduğu kurul mülakatı ingilizce mi oluyor Türkçe mi?

    Müstakbel Kaptan · 7 Temmuz 2018 12:34 am tarihinde

    Merhabalar,
    Bahsettiğiniz kurul mülakatı ve genelde Türkçe oluyor fakat belli bir kısmının İngilizce olması da muhtemel. Hazırlıklı olmak gerek.

Müstakbel Kaptan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir